Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) tarafından hazırlanan ‘Yıllık Değerlendirme Raporu’na göre, 2012 yılı, 2011 yılına göre daha durgun geçti. Avrupa Birliği’nde (AB) derinleşerek devam eden kriz nedeni ile Türk Otomotiv Sanayi’nde de ihracat geriledi, iç pazarda talep ve buna bağlı olarak da üretim azaldı. Yine de Türkiye, otomobil üretiminde AB ülkeleri arasında Almanya, Fransa ve İtalya’dan sonra 4.sırada yer alıyor.
Daha önceki ODD raporlarından zaten yıllık satış rakamlarında bir düşüş olduğunu biliyoruz. Üretim ve ihracatta ise OSD raporuna göre ihracat yüzde 8 oranında azalarak 730 bin adete düştü. Üretimde ise, iç ve dış pazarlardaki talep azalması üretime de yansıdı ve toplam üretim yüzde 10 azalarak 1 milyon 73 bin adede geriledi.
Son 10 yıla bakıldığında Türkiye’de otomotiv sektöründe kapasite anlamında 1,6 kat, Pazar anlamında 2,1 kat, ihracat anlamında 2,8 kat ve üretim anlamında da 2 kat artış yaşanmış bulunuyor. Türkiye şu anda özellikle hafif ticari otomobillerin üretiminde Avrupa’nın üretim merkezi haline gelmiş bulunuyor. Hafif ticari otomobiller, ihracatın da belkemiğini oluşturuyor. Otomotiv sektörü Türkiye’de toplam ihracat olan 158 milyar dolarda %13-14 paya sahip ve halen en büyük ihracat kalemi. Sadece üretim anlamında değil, mühendislik projeleri ve know-how ihracında da önemli adımlar atılmış durumda. Türkiye’deki 130 Ar-ge merkezinin 55 tanesi otomotiv üzerine çalışıyor. Otomotiv Sanayii Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen ve Genel Sekreteri Ercan Tezer’in katılımıyla düzenlenen basın toplantısında, hedeflere ulaşılabilmek için Amerika gibi alternatif ihraç pazarlarının önemi vurgulandı.
Öncelikli hedeflerinin sürdürülebilir planlı büyüme olduğunu belirten OSD Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen “Sanayimiz başlıca pazarımız konumunda bulunan AB’ndeki krizin olumsuz etkileri ve ihracatın azalması ile alternatif pazarlara yöneldi. AB’ndeki daralma sonucu sanayimizdeki birçok firma Amerikan pazarlarına yöneliyor. Bu bölgeler için yeni ürün geliştirme ve tesis tevsi yatırımı gerçekleştiriyorlar. 2013 yılı sanayimizin teknolojiye, insan gücüne ve inovasyona yaptığı yatırımları artıracağı bir yıl olacak” dedi.
Şu anda otomobil üretiminde ithalatın oranı %43 civarında. Yani 100 dolarlık bir üretim yapmak için 43 dolarlık ithalat gerekiyor. Bu koşullara, son ÖTV zammı ve kredi kullanımındaki kısıtlamalara ve pazardaki küçülmeye rağmen, otomotiv sektörünün ihracatın ithalattan fazlalığına bağlı dış ticaret fazlası vermiş olması gerçekten sevindirici.
ÖTV artışına ilişkin olarak da görüşlerini dile getiren Önen; 1.600 cc’den küçük araçlarda Eylül ayı sonunda yapılan ÖTV artışının, olumsuz etkisini 2013 yılı ilk çeyreğinde göstereceğini söyledi. Kudret Önen, “Otomotiv Sanayii 2012 yılında 19 milyar Dolar’ı aşan ihracatı ile yine ihracat şampiyonu oldu. Otomotiv sanayinin ihracat açısından kazandığı bu başarı ve sağladığı katma değerin devam edebilmesi sektördeki sürdürülebilir büyümeye bağlıdır. Pazarın talep yapısını olumsuz yönde etkileyen istikrarsız vergi değişiklikleri sektör için talebi daraltan olumsuz bir gelişmedir. ÖTV artışları kısa vadede 2013 yılının ilk çeyreğini, uzun vadede ise 2023 hedeflerini olumsuz yönde etkileyecektir” dedi.
Türk Otomotiv Sanayii’nin geleceğe yatırım yapabilmesi için öncelikle ‘Türkiye Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nın uygulamaya geçirilmesi gerektiğini belirten Kudret Önen “Stratejide genel amaç; Otomotiv Sanayiinin sürdürülebilir küresel rekabet gücünü artırmak ve üretimini ileri teknoloji kullanımının ağırlıklı olduğu katma değeri yüksek bir yapıya dönüştürmektir. Bu belge ArGe altyapısının iyileştirilmesi, iç ve dış pazarların geliştirilmesi, tasarım, üretim ve markalaşma beceri ve kapasitesinin artırılması, fiziki altyapının geliştirilmesi ve hukuki ve idari düzenlemelerin iyileştirilmesi için büyük önem taşıyor” dedi.
Türk Otomotiv Sanayii’nin orta vadedeki stratejik hedefleri ile ilgili de bilgi veren Önen “Otomotiv sektörünün orta vadedeki hedefi; toplam üretimde Dünya’da ilk 10, AB’nde ilk 3 ve AB’nde ArGe’de ilk 5 arasında yer almaktır. Dünya ekonomisindeki olumsuzluklara ve Türkiye ihracatının büyük bölümünün yapıldığı Avrupa ekonomilerindeki durgunluğa rağmen, Türkiye ekonomisi önümüzdeki dönemde de dinamik ve güçlü yapısı ile sürdürülebilir büyümeyi sağlayacaktır” dedi.